tag:blogger.com,1999:blog-52706691581522304602024-03-12T16:50:09.759-07:00Farklı Pencerelerden...İnsanlar olaylara hep kendi açılarından bakarlar.Empati kuramazlar...Halbuki bilmezler; batıda geceyken, doğuda yeni bir gün başlar...Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.comBlogger30125tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-86025503744850167582013-03-21T13:08:00.000-07:002013-03-21T13:15:35.212-07:00Kişisel Yargıların Toplumsal Etkileri<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFQD1AIhEE1tvDhB-s7NHE0Hj955-pOzXMeBjV1W1GQYn6ekxjimZRGGnRMIqu4vqjR3P0oZGjAOKF6l1cZ8vQqOOd8QPl6GGUKLU2I6iiIIqWaXJe4Eyhi45fWFvYTmM54FK9wgag80Cq/s1600/yar%C4%B1+transseks%C3%BCel.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFQD1AIhEE1tvDhB-s7NHE0Hj955-pOzXMeBjV1W1GQYn6ekxjimZRGGnRMIqu4vqjR3P0oZGjAOKF6l1cZ8vQqOOd8QPl6GGUKLU2I6iiIIqWaXJe4Eyhi45fWFvYTmM54FK9wgag80Cq/s320/yar%C4%B1+transseks%C3%BCel.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> İnsanlar birbirlerine bakar bakmaz mutlaka içlerinde o insana dair bir yargı oluştururlar.Bu kanser hücresi; ön yargıdır.Bu olumlu ya da olumsuz olabilir.Bunları toplumda gelişen düşünceler belirler.Örnek vermek gerekirse; zengin adamların eşlerini aldattığı konusunda toplumda gelişmiş bir düşünce vardır.Bu düşünce birinin zengin bir adamı güzel bir kadın gördüğünde, adamın eşini aldattığını düşünmesine neden olabilir.</span><br />
<br />
<b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: xx-large;"><i> "Bu kanser hücresi, ön yargıdır."</i></b><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Belli bir amaç için bir araya gelen bir toplulukta da insanlar daha tanışmadan dış görünüşlerine bakarak belli düşünceler oluştururlar kafalarında.En çok topluluk lideri hedef tahtası olur.Çünkü hemen hemen herkes onun hakkında bir şeyler düşünüyordur mutlaka...Halbuki hiç bir topluluk üyesinin lideri yargılamaya gerek yoktur.Ne ön-ce ne de sonra.Çünkü o topluluktaki diğer üyelerden daha bilgili ve deneyimli olmasaydı lider olmazdı.En azından bu bilgi ve deneyim saygıyı hak ediyor.Lider ya da topluluktaki bir üye, oraya gelerek kendi zamanının bir kısmını insanlar için harcıyor.Kimse kimse için zamanını harcamak zorunda olmadığına göre, bu önden yargılanmayı hak etmiyor demektir.Burada saygı duymak ve ön yargılı düşünmemek bir görgü kuralı ve kişilik meselesi değil, kuraldır.Çünkü; topluluktaki her bir birey hem kendi gelişimi hem de diğer bireylerin gelişimi için oradadır.Birbirine destek söz konusudur.Kimse kimseyi desteklemek zorunda olmadığına göre birbirine saygılı davranmak bir kuraldır.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Böyle bir kural edinmemek, toplumdaki kişilerin bağını zayıflatır.Toplumdaki bireyleri birbirinden uzaklaştırır.Örneğin; kapalı bir kız, açık olan kızlarla konuşmuyor olabilir.Burada toplumun bütünlüğü bozulduğu için toplum, toplum olmaktan çıkar.Birbirinden iletişimi kopmuş sınıflara ayrılır.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: x-large;"> </span><i style="font-size: xx-large; font-weight: bold;">"Toplumun bütünlüğü bozulduğu için toplum, toplum olmaktan çıkar."</i></span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Bu kural iki arkadaş, sevgili ve evliler için de geçerlidir.Birbirlerinin vaktini alan bu insanlar, birbirlerine saygı duymak ve yargılamamak zorundadırlar.Kimse kimsenin saygısız ve boş düşüncelerine katlanmak zorunda değildir.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: x-large;"> <b><i>"Ön yargı; boş düşüncedir."</i></b></span><br />
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Ön yargılı düşünmeye "boş düşünmek" diyorum çünkü; bu düşünce ne bir şeyi değiştirebilir ne de herhangi bir şekilde fayda sağlayabilir.Boş düşünme biçimleri de boş konuşmak gibi vakit öldüren bir hastalıktan başka bir şey değildir.</span></div>
Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-41041512805023697172012-08-09T11:43:00.002-07:002012-08-09T11:43:54.822-07:00Özgürlüğe Doğru Kölelik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzHbMihwGk5fs8QqUHKRXQdqiWFyporU3OGdqICiHLgOUUVokcObPPCsAu-JDNwySt1_XNgcUv6_68cQwCbxKZEXj_XETO6BifJadEHQUqiD3ABlfqUdEHaTuqdLfXv4HxhLJrC0NYmsjh/s1600/%C3%B6zg%C3%BCrl%C3%BC%C4%9Fe+do%C4%9Fru+k%C3%B6lelik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzHbMihwGk5fs8QqUHKRXQdqiWFyporU3OGdqICiHLgOUUVokcObPPCsAu-JDNwySt1_XNgcUv6_68cQwCbxKZEXj_XETO6BifJadEHQUqiD3ABlfqUdEHaTuqdLfXv4HxhLJrC0NYmsjh/s400/%C3%B6zg%C3%BCrl%C3%BC%C4%9Fe+do%C4%9Fru+k%C3%B6lelik.jpg" width="400" /></a></div>
İnsanoğlu özgürlüğün ne olup ne olmadığını uzun zaman önce unuttu.Ünlü efsanemize göre esaretin zincirlerini kıran ilk insan Havva, düzen bozan olarak mimlendi ve ceza aldı.O gün bugündür özgürlüğe ulaşmaya çekindik, ulaşmak istemedik bile.Çünkü özgürlüğün bir bedeli vardı.Bu bedeli ödeyecek yürek ise, hiçbirimizde yoktu.<br />
<br />
<span style="font-size: x-large;"> <b><i>"İnsanlar kendilerinden farklı düşüneni aralarında barındırmak istemez.</i></b></span><b style="font-size: xx-large;"><i>"</i></b><br />
<br />
Gerçekte ise, özgürlük bir yalandır.Bazı kimselerin insanları kendi saflarına çekmek için uydurdukları bir yalan.Savaşlar neden kazanılmalıdır? Özgürlük için.Ama aslından sorulması gereken şu: Savaşlar ya da diğer anlaşmazlıklar neden çıkar? Birilerinin özgürlüğünü almak için.Savaş meydanlarındaki bir avuç kandırılmış insan, başkanları rahat koltuğunda otururken, birbirlerinin özgürlüğünü almaya çalışırlar.Aslında bu kendi istedikleri değil, onlara yaptırılan şeydir.Özgür olacaklarını sanırken, büyük güçlerin kölesi olmuşlardır.<br />
<br />
Kölesi olduğunuz güçler, sizin dini inancınızdan okuduğunuz yazarlara kadar her şeyinizi etkiler ve yönetir.Siz bunların kendi seçimleriniz olduğunu sanırken, köle olduğunuzu fark etmezsiniz.Görmenizin "yasak olduğu" şeyler, demirlerin arkasındadır.Yeni şeyler keşfetmeniz engellenir, çünkü eğer keşfederseniz düşünceniz değişebilir.Düşünceniz değişirse, büyük güçler kaybeder.<br />
<br />
<span style="font-size: x-large;"> <b><i>"</i></b><i><b>Kim olursanız olun, eninde sonunda bir fikrin, bir inancın, bir devletin ve hatta kendinizin kölesi olacaksınız."</b></i></span><br />
<br />
Egosunun kölesi olan büyük güçlerin egemenliğinden çıksanız bile, özgürlüğe ulaşma fikrinin kölesi olursunuz.Özgürlük fikrinin kölesi olmak, özgürlüğe ulaşma yolundaki belki de en güzel engeldir.En sadık köleler, özgürlüğün kölesidirler.<br />
<br /></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-30408648519615959652012-08-01T20:43:00.000-07:002012-08-01T20:43:01.162-07:00Sevmek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5osISiQn6gNGM-bCjcqlPBu4qf7Mw5yWxTQlq-tSrj1lUTU-EhmoVi0uMXGqpidq5yn0VHW0moRYXHzWOW6jS9M3qvlro8Yh7y9n24NJe880jSWZLYgZkyrNGYNDV90BfERRL-5Tmz5_l/s1600/Sevmek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="268" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5osISiQn6gNGM-bCjcqlPBu4qf7Mw5yWxTQlq-tSrj1lUTU-EhmoVi0uMXGqpidq5yn0VHW0moRYXHzWOW6jS9M3qvlro8Yh7y9n24NJe880jSWZLYgZkyrNGYNDV90BfERRL-5Tmz5_l/s400/Sevmek.jpg" width="400" /></a></div>
Küçük bir çocuk herkese gülümseyebilir, herkese rahatça dokunabilir.Çünkü içinden geldiği gibi davranır.Sevmek, içinden geldiği gibi davranmak, yapmacıksız olmaktır.<br />
Bir yetişkin olurken edindiğimiz korku, kin, intikam gibi duygular sevgimizi kirletir.Küçükken hep korku duygusu yaşatılmak istenir.Korku beslememiz sağlanan kişilere ve şeylere içimizden geldiği gibi davranamayız ve onlara kin besleriz, içten bir saygı duymayız.Bize zarar verdiklerinde intikam almak isteriz.Bu duygular, bizi kendimiz olmaktan uzaklaştırır.Bundan sonra, ne zaman birine sevgiyle baksak, korkmaya başlarız.<br />
Korkmayı bırakıp sevmeyi başarabilseydik eğer, karşımızdaki insanla özdeşleşebilir, onun duygu ve düşüncelerini hissedebilirdik.Saygımız, sevgimizden ileri gelirdi.</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-48961576946509943192012-07-31T06:35:00.000-07:002012-07-31T06:35:28.190-07:00Güzellik Anlayışı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsfWiHG5gl_m0An6DUiY_ms0c749ETdOovT-HS81DKhoJHvUogq6dBz0fdYp10mcBUIKRVEiZzeO5ep3RZwRcjtTf0IuFhwHaAgGymbhyJIxAqfTXtPskWGgb_kNVZfxLXUNxD-LaKVkDn/s1600/DSCI0001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsfWiHG5gl_m0An6DUiY_ms0c749ETdOovT-HS81DKhoJHvUogq6dBz0fdYp10mcBUIKRVEiZzeO5ep3RZwRcjtTf0IuFhwHaAgGymbhyJIxAqfTXtPskWGgb_kNVZfxLXUNxD-LaKVkDn/s400/DSCI0001.JPG" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> Çirkin olduğunu düşündüğümüz şeyler bazı kimseler için güzel, çirkin olduğunu düşündüğümüz kimseler de kendileri için güzeldir.Güzellik-çirkinlik anlayışımız aynaya baktığımız ilk günden beri gördüğümüz manzaraya göre şekillenmektedir ve kendimize özgüdür.</span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> Bundan başka bu anlayışımızı şekillendiren diğer etken <i>doğduğumuz yerdir.</i>Kişi kırsal bir alanda doğmuş, şehirlerdeki manzaralardan çok daha farklı manzaralara bakarak büyümüşse, bir gün olup da şehre geldiğinde <i>yeni manzarasına</i> alışık olmadığından bir süre çirkin bulabilir.Neyse ki bu anlayış, bulunduğumuz yere göre değişip gelişebilir.Tıpkı çirkin bulduğunuz bir insana aşık olup, zamanla ondaki güzelliği keşfettiğinizi düşündüğünüz gibi...Aslında bulunduğunuz yerin güzelliklerini görmeye başlamaz, oraya alışırsınız.</span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> Mutlu olmanız, bulunduğunuz yeri, birlikte olduğunuz kişiyi ve kendinizi güzel bulmanıza bağlıdır.Yemek yerken bile güzel olmayan bir şeyi tercih etmezsiniz.Hayatınızı ve kendinizi kabullenmek, böyle mutlu olmayı tercih etmek için hayatınıza ve kendinize alışırsınız.</span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> Güzellik anlayışımızı şekillendiren başka bir olgu da <i>medyadır.</i>Çoğumuzun yaşadığı yeri sarmış olan reklamlar, televizyon ve sanal ağdaki yayınlar ve daha bir çok başka şey bize güzelin ne olduğunu söyler dururlar.A marka dondurma güzeldir, fakat pek reklamı yapılmayan B marka dondurma güzel değildir.B markadan hiç almamış olmanıza rağmen, A markayı en güzel dondurma ilan edersiniz, çünkü ona alışırsınız.Hayatımızın bir çok alanında bu şekilde kısıtlanırız.O ruj olmadan güzel görünemezsiniz, değil mi? Çünkü medya size öyle söylemiştir.O diş macununu ya da lazerli bilmem ne makinesini almadan dişleriniz beyazlamaz fakat, sabah kahvenizi almaya devam edersiniz.Çünkü sabahları kahve içmek uyanmaya yardımcı olur, medyada bununla ilgili bir çok yazı okumuşsunuzdur! Bir çok şeye bu şekilde bağlanırız.</span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="font-size: x-large;"> <i>"Güzellik anlayışımız neyi tercih edip, neyi tercih etmeyeceğimizi belirler."</i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">Güzellik anlayışınızı şekillendiren şeyler, aslında araştırmanızı ve yeni şeyler keşfetmenizi engelleyen şeylerdir.Bu toplumda hepimizi <i>aynılaştıran </i>tehlikeli bir boyuttadır.</span><br />
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> Güzellik anlayışınızın nasıl şekillendiğini keşfettiğiniz an, onu değiştirme özgürlüğüne de sahip olacaksınız.</span></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-4417421394186604162012-03-15T07:13:00.002-07:002012-03-15T07:14:19.969-07:00HERKES DÜNYASINDA YALNIZDIR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Kimileri kabul etmek istemedi ya da görmezden geldi.Bazıları da telaşla seslerini yükselterek ört pas etmek istedi.Halbuki kimse sessizliğin en iyi cevap olduğunu düşünemedi düşüncesizlikten.Düşünceliler de modaya uyardı.<br />
<div>
Sessizlik iyidir.O curcuna, o telaş, o gürültü patırtı içinde renklerini en iyi gizleme yoludur.Ve bir an gelip tüm dudaklar sessizliğe büründüğünde gözler gerçeği olduğu gibi, hiç değiştirmeden belli eder, o dar kafalardan açılan birer gerçek penceresi gibi.Yeter ki pencereyi açmayı öğrenelim.</div>
<div>
Ama bu o kadar zor gelir ki kendilerini o dar odalarda hapseden canım insanlara...Değil pencereyi açıp taze havayı içine çekmek, perdeyi aralamak bile zordur!</div>
<div>
"Farklı fikirleri severiz." derler.Farklı olanı ararlar.Farklı fikirlere pencereyi kapatmaları, kendilerinden farklı olan insanlardan köşe bucak kaçmaları, bu cümlenin "moda" diye canım insanlarımın ağzına sakız, kulağına küpe olduğunu ortaya koyuyor.</div>
<div>
Biri çıkıp onların tutarsız fikirleriyle "tutuşan" bir cümle ortaya attığında, ters köşelerine ters geldiğinden şiddetle karşı çıkar, korkudan telaşlanır, seslerini yükselterek ört pas ederler ya da ettiklerini sanırlar.Susup düşünmeyi bilmez kimse.Halbuki küçükken hep bu öğretilmemiş miydi? İki dinle, iki izle, bir söyle.</div>
</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-31701665587316866242012-02-25T11:28:00.000-08:002012-02-25T11:28:20.111-08:00Pembe Metrobüs Geliyor<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg-4BF0pxrUTYNie0AMIA2hatJHYcxmt49o9rBD8eOdwgZFsnm2SCOV0kWKmgp70zsFtR8q_rZKB0Cr-xixOSizX1IGVdgPp5howw3s9eiE2ONqLW7Aj6yqnV1fDQdCJPhFe6q61xZPDkr/s1600/Selman+Esmerer.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg-4BF0pxrUTYNie0AMIA2hatJHYcxmt49o9rBD8eOdwgZFsnm2SCOV0kWKmgp70zsFtR8q_rZKB0Cr-xixOSizX1IGVdgPp5howw3s9eiE2ONqLW7Aj6yqnV1fDQdCJPhFe6q61xZPDkr/s1600/Selman+Esmerer.jpg" /></a></div>
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Selman Esmerer kadınların rahat yolculuk edebilmesi için pembe metrobüs seferleri düzenlenmesini istedi.Esmerer'in önerisine göre her 3-4 araçtan sonra 1 adet pembe metrobüs sefere konulacak.Kadın yolcular ister pembe renkli araçlarla, ister normal seferdeki araçlarla yolculuk edebilecek.Bu uygulamanın amacı kadınları rahat ettirmek ve tacizlerden korumak.Kadının cinsel bir nesne olarak görüldüğü bu toplumda, pozitif(olumlu) ayrımcılık yapmak, ne kadar eşitlik sayılır? Elbette hiç.<div>
Neden önce eğitim dizgesi(sistemi) düzeltilip de kadını cinsel nesne olarak görmeyen, doğru dürüst "adamlar" yetiştirilmiyor? Böyle yüzeysel uygulamalarla bu zihniyet değiştirilemez.Haremlik-selamlık yaratmak çözüm değildir.Bu zihniyete göre kadın zayıf erkeklerin tecavüz ederek, öldürerek kendini güçlü hissettiği bir nesnedir! Toplumdaki ilginç anlayış ise şu; bir kadın öldürülsün ya da tecavüz edilsin, suçlu olan yine kendisidir.Garip olan ise kadınların da böyle düşünüyor olmasıdır.O saatte dışarı çıkmasa öldürülmezdi, o kıyafetleri giymese tecavüze uğramazdı...Bu cümleler size tanıdık geliyor mu? Annenizden de duymuşsunuzdur bunları...Akşam haberlerinde çıkan bir tecavüz haberinde anneniz mutlaka demiştir; "Bak kızım, bu saatte dışarı çıkma.Sonra tecavüze uğrarsın.Fahişeler gibi giyinme." Ve "Neden?" diye sorma hakkınız elinizden alınır genelde.Düzen ne diyorsa odur.Ondan ötesi yoktur.Neden? O saatte dışarı çıkmak yasak mı? Siz erkek çocuklarınızı iyi terbiye edemediniz diye istediğimiz kıyafeti giyme özgürlüğümüz yok mu?</div>
<div>
Siz bunları sakın düşünmeyin.Bunlar sizi aşar.Siz pembe metrobüs seferleri düzenleyin.O dar kafalarla ancak bu kadar "geniş" bir çözüme ulaşılabilirdi zaten! Bir de mavi metrobüs çıkartın, erkekler için.O zaman da pembe olan mı, mavi olan mı önce gelecek, bunu düşünürsünüz!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
(Sanki kadını temsil eden renk pembe, erkeği temsil eden renk maviymiş gibi bu her yerde gözünüze sokulur.Kızlar için yapılan oyuncaklar pembedir.Kızlar oyuncak araba ile oynayamaz.Bu kafalarımıza böyle kazınmıştır.)</div>
</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-89023012563205448832012-02-22T00:54:00.000-08:002012-02-22T00:56:04.336-08:00Önlemli Olmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Türkiye'de çocuk yetiştirmek zordur.Herkes kendince "en mükemmel" çocuğu yetiştirmeye çalışıyor.Ama sorun, ebeveynlerde değil, daha derin bir temelde yatıyor.<br />
<br />
En başta kimse sokak çocuklarını görmek istemez.Ama sokak çocuklarının ileride o yetiştirdikleri "mükemmel evlatlarının" başına bela olacağını akıl edemezler.Onların da kendi çocukları kadar eğitime ihtiyaçları vardır.Bu yüzden toplumda anne-baba olma bilincine erişen herkes, tüm çocukları kendi çocuğu olarak kabul etmelidir.Kendi çocuğu olarak kabul edemeyen ebeveyn olma bilincine erişmiş midir? Bu da ayrı bir tartışma konusudur.<br />
<br />
Durum böyle olsa bile "iyi bir genç" yetiştirmek mümkün müdür? Mesela toplu taşıma araçlarında gençler genellikle yaşlı ve hastalara yer vermez.Yer vermeleri için o "yaşlı amcanın" dengesini kaybedip yere düşmesi gerekiyor.Çünkü Türkiye'de işler böyle yürür...Asma köprünün yıkılıp yerine taş köprünün yapılması için birilerinin timsahlara yem olması gerekiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtx3_rGiGxZXSbXRvNuFR0swOPcc24GA0hfAfPlBrps9FRjyzdvHGw81miIz4X46biQJUOfN8deMMSP7uzoUd52aCkf0y8lhhOo-ilCxrVihXddUukaedJoa5XGMNuaZsH27TXVx2R9siL/s1600/sokak+%C3%A7ocu%C4%9Fu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtx3_rGiGxZXSbXRvNuFR0swOPcc24GA0hfAfPlBrps9FRjyzdvHGw81miIz4X46biQJUOfN8deMMSP7uzoUd52aCkf0y8lhhOo-ilCxrVihXddUukaedJoa5XGMNuaZsH27TXVx2R9siL/s1600/sokak+%C3%A7ocu%C4%9Fu.jpg" /></a></div>
Bu çok ilkel bir anlayıştır.İlk insanlar da ateşin yakıcı olduğunu öğrenmek için önce ellerini yakmışlardır.Ülkemizdeki zihniyet de işte tam böyle.Hiç bir şeyin önlemi alınmaz.Ebeveynlerinin "mükemmel" olarak yetiştirmeye çalıştıkları çocuklar da daha küçükken bilinç altlarına(subliminal) bunu böyle işlerler...<br />
<br /></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-38745180489243474152012-02-19T13:14:00.001-08:002012-02-19T13:15:35.166-08:00RENKLER ve TATLAR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
İnsan neden var olduğundan beri farklılıkları kabullenmekte bu kadar zorlanmıştır? Herkes gibi düşünen, herkes gibi giyinen, herkesin yaptığını yapan bizdendir, "trendydir." Herkes gibi davranmak istemeyen ise dışlanır...<br />
Güzellik-çirkinlik, delilik-dahilik gibi kavramlar da bu şekilde yaratılmıştır.O diğerlerinden farklı olduğu için güzel ya da çirkin diye nitelendiririz.Ama mutlaka diğerlerinden farklı tutmak isteriz.<br />
Farklı düşünen insanları da ayırırız "sürüden." Belki "deli" diye aşağılanır, belki de "dahi" diye yüceltilir.Ama bir türlü aynı derecede tutulamaz.Hal böyle iken, farklı modellerdeki ayakkabıları aynı dolaba dizmek ne kadar da kolaydır "modayı takip edenler" için..<br />
Deli, geri zekalı(Hangi ölçüte göre geridir onun zekası?) ya da dahi olan insanlar, kendilerinden farklı düşünen bizleri kolayca kabul ederler ve kendileri gibi olmamızı beklemezler.Herkesin aynı olmaması gerektiğini anlamışlardır çünkü.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheGz5OE7RRdbDOVpP3ioicWItB0keAMEazNzcF9v1PKsK9wmEN-uw31SFKn8O50afVTulaBslmQ6iQXNsh142rvML2Lk_1qKwEWLn7b2flM3zEPByZK_pXdis3uzpk499wCMnZ0yNPkBVC/s1600/beyin_testi_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheGz5OE7RRdbDOVpP3ioicWItB0keAMEazNzcF9v1PKsK9wmEN-uw31SFKn8O50afVTulaBslmQ6iQXNsh142rvML2Lk_1qKwEWLn7b2flM3zEPByZK_pXdis3uzpk499wCMnZ0yNPkBVC/s1600/beyin_testi_1.jpg" /></a></div>
Zaten Dünya'daki her şey aynı renk, her yiyecek aynı tat olsa ne kadar sıkıcı olurdu, değil mi? Birbirinin aynı ve robotlaşmış insanlar..Eskiden toplumdan daha fazla düşünen insan çıkardı.Bugünse herkes birbirine benzetilmeye çalışıldığından(moda vb.), "robot çağı" pek uzak görünmüyor.</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-23426580266313658352012-02-18T11:57:00.000-08:002012-02-19T01:00:00.764-08:00Düşünmek ve Yenilenmek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Dünya'daki her şey sürekli yenilenmektedir.<br />
<br />
İnsan da düşündüğü müddetçe yenilenecek ve değişecektir.En ufak bir düşünce bile, insanı "ufaktan" değiştirir.Her an eski düşüncelerimizi çöpe atar ve yenisini benimseriz.Her an değişir, yeniden doğarız.Zaman "kendini yok ettikçe" değil, düşündükçe değişeceğiz.Ama zaman ilerledikçe düşüneceğiz.<br />
<br />
Bazı insanlar hep aynı şeyleri düşünürler.Daha doğrusu hiç düşünmezler.Sadece düşünülmüş olan şeyleri izlerler, dünyaya seyirci kalırlar.Bu cennetin yanından geçip, içine girmemek gibidir.Düşünülmüş olan şeyleri izlemek ne demektir? Elbette bir şey öğretmeyen ve düşündürmeyen şeylerle ilgilenmekten bahsediyorum.Mesela televizyon dizileri... Hepsi de insanların kafasına tamamen gereksiz düşünceler dolduruyor ve bu dizileri izleyip, hiç düşünmeyen insanların hepsi birbirine benziyor.Kısacası aynılaşıyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmELk6kMJuzvuENtTosgKdJYWyIsDpyXfCvVIthqjctFTwriZouHP7tvc7h0bN2NR8pY1RuI0FonQ6UEs015VMfgNtBHjwWP57rTLZkeWUAiF_K6lRJdJCHq4GP57bvEfJV4yjCA2ewkkS/s1600/TV.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmELk6kMJuzvuENtTosgKdJYWyIsDpyXfCvVIthqjctFTwriZouHP7tvc7h0bN2NR8pY1RuI0FonQ6UEs015VMfgNtBHjwWP57rTLZkeWUAiF_K6lRJdJCHq4GP57bvEfJV4yjCA2ewkkS/s200/TV.jpg" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_yI6ibvtdLDNZPy98IWc5Wp_2DMxqiJyAO5DUwvDzs5Xspc7kzQwPYudLrtNRc4FTFsx89VWMylkF_s-14x1_T67FNAu0KwIPtedK5IojdcchefGO4VHVzva9xWMBnFFdXbIuUt33tGe4/s1600/birlik+olarak+zengin+olaca%C4%9F%C4%B1z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_yI6ibvtdLDNZPy98IWc5Wp_2DMxqiJyAO5DUwvDzs5Xspc7kzQwPYudLrtNRc4FTFsx89VWMylkF_s-14x1_T67FNAu0KwIPtedK5IojdcchefGO4VHVzva9xWMBnFFdXbIuUt33tGe4/s1600/birlik+olarak+zengin+olaca%C4%9F%C4%B1z.jpg" /></a></div>
Düşünen insanlar ise; önce kendilerini, sonra dünyayı değiştirirler.Düşünmeyen insanlar ise buna da seyirci kalırlar ve sadece kabullenirler.Her an yeniden doğmaktan kendilerini mahrum ettikleri için de yeni dünyaya gözlerini açamazlar.Sizce bu "yaşayan ölü" tanımına uyuyor mu?</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-62683063837897608072012-02-08T01:01:00.001-08:002012-02-08T01:01:57.295-08:00<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<a href="http://www.kizlarsoruyor.com/Kisilik-Sorulari/?Sayfa=1">http://www.kizlarsoruyor.com/Kisilik-Sorulari/?Sayfa=1</a>
</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-40596067505432898842012-02-07T07:10:00.000-08:002012-02-17T11:00:05.346-08:00Zamanın Darlığı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<b>Zamanın içinde her şey değer kaybeder.</b><br />
<b><br /></b><br />
<b> <i> </i></b><i>Zaman, kendisini de yok eder.</i>Bu yüzden her anı doya doya yaşamalıyız.Geçmişi düşünmek ve geleceği hayal etmek gereksizdir.Ölümden korkan insanlar, yaşamları yeteri kadar doyurucu olmadığı için korkarlar.Hepimiz sonsuza kadar yaşayamayacağımızı biliyoruz.Öyleyse ölümden korkmak yerine, her anımızı doyarak yaşamak gereklidir.Çünkü hayat, ölümden korkmaya fırsat vermeyecek kadar kısadır.<i>Zaman, her anı yok eder.</i><br />
<b><br /></b><br />
<b> </b>Zaman kendisini de yok ettiğine göre, doğum günlerini kutlamanın da bir anlamı yoktur.Çünkü geçmişte kalmış bir olaydır bu.O gün kutlanmalıydı, kutlandı ve bitti.Hatta ne zaman doğmuş olduğumuzun da bir anlamı yoktur.Şu an yaşıyorsak önemli olan budur.Zaten yaşamıyor olsaydık da bunu asla bilemeyecektik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWI4CIU-iujNLZEvQdYfH0BHh0hVsvRFo1IwIn1jaS5QBGyZNSpdzR_mp2pd84TnIc5Ls1YKgfNosTOhFgnOCu0sZ3hiSqlmvtTPvndyvQMiVAp6AIbsdnjIZn8xcvj0orIxnP5ZuSrj4t/s1600/g%C3%B6zler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWI4CIU-iujNLZEvQdYfH0BHh0hVsvRFo1IwIn1jaS5QBGyZNSpdzR_mp2pd84TnIc5Ls1YKgfNosTOhFgnOCu0sZ3hiSqlmvtTPvndyvQMiVAp6AIbsdnjIZn8xcvj0orIxnP5ZuSrj4t/s1600/g%C3%B6zler.jpg" /></a></div>
Nasıl doğum günü kutlamaları gereksiz ise, ölen birini anmak da gereksizdir.Çünkü o çoktan ölmüştür zaten.Bunlar vakit kaybıdır.Ve hayat vakit kaybedilmemesi gerekecek kadar kısadır.<br />
<b><br /></b></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-36920612825285982582011-09-21T11:12:00.000-07:002011-09-21T11:12:21.155-07:00Davranış Problemi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Davranışlarımızı şekillendiren nedir? Ahlakımız, bu ahlaka göre şekillenen hareketlerimiz ve belki de ailemiz...Ama hayır, bunların hiç birisi değil.Davranışlarımızı şekillendiren, toplum tarafından beynimize kazınan görgü kurallarıdır.<div>
İnsanlar artık doğallığını kaybediyorlar.Davranışlarımızı toplum tarafından belirlenen kalıplara göre şekillendiriyoruz.Peki ne kadarı içimizden geliyor? Leo Buscaglia; "Seven insanın doğal olduğuna da inanıyorum.Dünya'da en çok görmek istediğim şey, insanoğlunun başlangıçtaki doğallığına, duyumsadığı ve düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, başkalarının duygu ve düşüncelerine kolayca uyum sağlayabilen küçük bir çocuğun doğallığına dönmesi ve insanların birbirleriyle yeniden ilgilenmesidir.Başkalarının nasıl olmamız gerektiğini öğreten kelimeleri bize öylesine egemen oluyor ki; gerçekte kim olduğumuzu unutuyoruz." der.Bu sözleri dikkate alıp, gerçekten anlayacak olursak, davranışlarımızın içimizden gelmediğini fark edebiliriz.</div>
<div>
Bir çocuk yetişkin bir insanla özdeşleşebilir.Onun duygu ve düşüncelerini hissedip anlayabilir.Küçük bir çocuk, görgü kuralının ne olduğunu da bilmez.Böylece hiçbir davranışı yapmacık değildir.Onlara görgülü olmayı değil de, sevmeyi anlatsaydık kendilerini bir başka insanla özdeşleştirip davranışlarını özgünce şekillendirebilirler. Sevmeyi büyüdükçe unutuyoruz.Çocukken hepimiz bunu biliyoruz aslında.Sevmek, yaratıcımızın bize bir hediyesidir.Mesela bir çocuk annesi olmasa, var olmayacağının farkında değildir.Ama annesini sever.Bunu doğuştan bilmemize rağmen, başka fikirleri ve bilgileri kafamıza doldurarak, bunu bavulun en altına koyuyoruz.Böylece sevgiye ulaşabilmek için, birçok fikri bavulun dışına almamız gerekiyor.Yıllardır bize öğretilen görgü kuralları ve diğer bütün ahlaki kurallar, sevmeyi unutturan etkenlerdendir.Sevmeyi unutmasaydık, "görgülü olmak için" değil de, "içimizden geldiği için" teşekkür ederdik.Böylece duygularımıza daha kolay güvenebilirdik.Kararlarımıza güvenmeyi öğrenebilirdik.Bütün o danışmanlara, uzmanlara ihtiyacımız kalmazdı ve kendimize daha az sorun yaratırdık...</div>
</div>
Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-68865994399948156922011-09-01T11:38:00.000-07:002011-09-01T11:38:27.316-07:00Bir Kesit<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Hepimiz bağlı olduğumuz daha büyük grubun çıkarlarını korumayı öğrenmişizdir.Hatta çoğu zaman, grubun çıkarlarını kendi çıkarlarımızdan daha üstün tutmayı önemseriz.Çünkü insan toplumsal bir hayvandır.Gerçekten de kendi varlığımız, toplumun varlığına bağlı olarak gelişmiştir.Fakat bir kere var olduktan sonra neden hala toplumun çıkarlarını önemsiyoruz? Eğer yanıt; "Kültürel gelişim, kişisel gelişim sağlamak için topluma bağlılıktan vazgeçmiyoruz." ise, eğer toplum olmasaydı bunların hiç birinin anlamı olmayacaktı diyebilirim.Bizi bunu anlamlı olarak görmeye iten toplumdur.Bu yüzden toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarımızdan da üstün tutma ihtiyacı hissederiz.<br />
<div>
Savaşta insanları öldürmek toplum tarafından çok kahramanca bir davranış olarak görülür ve hatta ödüllendirilir.Ancak komşusunu öldüren bir adam katildir ve ahlaksız herifin tekidir.Kimse ona; "Neden bunu yaptın?" diye sormaz.Mahkemedeki yargılama dışında kimse bunu sorgulamaz.Sorgulama hakları yoktur ama, dedikodusunu yapma hakları vardır(!) O adam ahlaksız herifin tekidir...<br />
Ancak o "katili" yine toplum yaratmıştır, aynı, "kahramanları" yarattığı gibi...Savaşta "düşmanları" öldüren adam, toplum tarafından ödüllendirileceğini ve "kahraman" olarak görüleceğini bilir.Ama ne kendisi, ne de karşısındaki "düşmanlar" ; "Biz neden düşman olduk?" diye sormaz."Kahraman" askerler, kendi arkadaşlarını öldürmez.Çünkü onlar "dosttur" ve onları öldürürse cezalandırılacağını, "katil" olarak görüleceğini bilir.<br />
Komşusunu öldüren adama da kimse neden bunu yaptığını sormaz.O katilin de "kendince" nedenleri olduğunu anlamaz.Toplumun gözünde bütün "katiller" aynıdır.Çünkü herkes, "kahramanların" aynı olmasına kendini alıştırmıştır.Bir katil ise toplumun geri kalanından farklı bir şekilde düşünür.O "değerli filozoflar" gibi düşüncelerini yazarak ve konuşarak değil de, "öldürerek" ifade eder belki de.<br />
Küçüklüğünden beri ona ne öğretildiği de önemlidir.Düşünsenize, bir çocuğa reşit olana kadar "yok etmek" öğretiliyor...O çocuk sevgisini, korkusunu, nefretini, mutluluğunu en iyi "yok ederek" ifade eder, aynı küçüklüğünden beri edebiyatla iç içe olan birinin duygularını en iyi "yazarak" ifade etmesi gibi.<br />
Sizce bir "katilin doğuşunda" kendisi mi suçludur, toplum mu? Aynı şekilde, bir "kahraman" kimin "sayesinde" doğar?<br />
<div>
</div>
</div>
</div>
Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-31435535911736543022011-08-30T11:51:00.000-07:002011-08-30T11:51:23.344-07:00ESKİ - YENİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><i> Yeni çağı kim yarattı?</i><br />
<i> Elbette insanoğlu.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Yeni çağdan kim şikayet ediyor?</i><br />
<i> Elbette insanoğlu.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> </i>Çağımız sorunlarını düşünüp duranlar, çözüm üretmek yerine, var olan sorunları yineleyip duruyorlar.Bir de insanların yaşadığımız çağı, geçmiş çağlarla kıyaslama özelliği var.Sanki eski çağlar, yeni çağdan daha üstünmüş gibi sürekli yeninin ne kadar çirkin olduğundan ve eskinin ne kadar güzel olduğundan bahsedilir.<i>Belki de insanlar yeniliklerden korkuyorlardır.</i><br />
Bu öyle bir korku ki; insan kendini sevmese bile, değişmek istemiyor.Yeniyi daha çok sevebilirsiniz, ama denemediğiniz sürece hiç bir zaman bilemeyeceksiniz.<br />
Eskiden de elbette sorunlar vardı.Hatta tarih kitaplarında ağırlıklı olarak sorunlardan bahsedilir.Savaşlar, kıtlıklar, sefalet...Belki tarih kitaplarına geçmeyen güzel şeyler de vardı.Ama insanoğlu hiç değişmeyecek, hep güzel şeyler görmezden gelinecek.Sorunlardan bahsedilirken de, sadece sorunlardan bahsedilecek ve kimse çözümler üzerinde durmayacak.<i>Çünkü insanoğlu yenilikten korkar.</i><br />
<i>İnsanlar yaşadığımız çağı, geçmişle kıyaslarlar.</i> "Eski bayramlar böyle miydi?" , "Eskiden komşuluk ilişkileri vardı, şimdi kalmadı?" gibi...Maalesef şikayet ettiğimiz o kadar çok şey var ki.Kimse yeni çağın güzelliklerini göremiyor.İleride insanoğlunun durumu daha da değiştiği zaman, bu kez de "2000'li yıllar böyle miydi?" denilecek.<br />
<br />
<i>Çağları yaratan insandır.</i><br />
<i> Çağların çirkinliğine duyulan öfke, insanoğluna kusulan kindir.</i></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-59103448960662024582011-08-29T09:32:00.000-07:002011-08-29T09:32:53.150-07:00Hiç Bir Şey<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> <i>"Hepimiz büyümek için bağımsız olmak, başka hiç kimseye bağlı olmamak gerektiğine inanıyoruz.İşte bunun için de, hepimiz yalnızlıktan ölüyoruz." Leo Buscaglia</i><div><i><br />
</i></div><div> İnsanlar kabullenmek isteseler de, istemeseler de birbirimize ihtiyacımız vardır.Ve hepimizin çekinmeden karşımızdaki insana; "Sana ihtiyacım var." diyebilmesi gerekir.</div><div> Deneyimli olmakla övünen insanlar var.Hem de hiçbiri en büyük deneyimlerini, yaşamların kesiştiği noktada kazandıklarını düşünmemiş.Deneyimleriyle "övünen insanlar" başkalarından hiç bir şey öğrenemeyecek duruma gelirler.Düşüncelerine karşı çıkanları "uyumsuz" olarak nitelendirirler fakat, kendilerinin de karşılarındaki insanla uyumsuz olduklarını akıllarına getirmezler.</div><div> Bu aşırı egoizmin ve kendine olan güvenin altında, aslında öz güvensizlik sorunu yatar.Bu insanlara, hayatta kendine önem verenin sadece o olmadığını ve onun da aslında sıradan biri olduğunu hatırlattığınızda kendilerini küçük düşmüş hissedeceklerdir ve savunmaya, hatta saldırıya geçeceklerdir.Kendilerine başka insanların aynasından bakamayan, at gözlüklü insanlardır bunlar.En ufak bir olumsuz eleştiriyi kaldıracak güçleri yoktur.</div><div><i><br />
</i></div><div> <i>Bütün o küçümsediğiniz insanlar olmasaydı deneyim kazanmanın, hatta var olmanın ne anlamı kalırdı?</i></div><div><i><br />
</i></div><div><i> </i>Size değer kazandıran her şey insanlardadır, insanlardır.Yalnızca onların küçüklüğüne değil, bir de sizin ne kadar küçük olduğunuza bakın.Uyanın, siz olmasaydınız bile yine her şey olduğu gibi olacaktı.Bu ağaçlar, bu kuşlar, bu rüzgar...<i>Her şey olduğu gibi olacaktı.</i></div><div><i><br />
</i></div><div> <i>Sizi oluşturan şey nedir? Peki ya gerçekte sahip olduğunuz şey?</i></div><div><i><br />
</i></div><div><i> </i>Aslında insanlar birbirlerini oluştururlar.Bir şey düşünüyorsunuz...Bunu duyduğunuz sözlerden, okuduğunuz yazılardan ve gördüğünüz diğer her şeyden etkilenerek düşünüyorsunuz.Başka insanlar da sizin düşünceleriniz sayesinde düşünecek.</div><div> İhtiyacınız olan tek şey insanlar ve kendi benliğiniz.Zaten sahip olduğunuz tek şey de bu.</div><div><i><br />
</i></div><div><i><br />
</i></div></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-61877514367413845772011-08-25T11:15:00.001-07:002011-08-25T11:15:57.334-07:00Başka İş<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><span style="color: #333333; display: inline; float: left; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 15px; margin-bottom: 0px; margin-left: 10px; margin-right: 0px; margin-top: 10px; width: 590px;">Hep merak ederim<br />
Nasıl sevişir kardelen çiçeğiyle kar<br />
Ve kar damara nasıl akar,<br />
Uzatıp başını ak yorgandan<br />
Nasıl sessizce ortaya çıkar?<br />
Oysa geldi de denemez<br />
Şenlikleriyle bahar.<br />
<br />
Benim bildiğim bahar<br />
Çiğdemle başlar,<br />
Bu işte belli ki<br />
Başka bir iş var.</span><u style="color: #867b83; display: inline; float: left; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold; line-height: 25px; margin-bottom: 0px; margin-left: 10px; margin-right: 0px; margin-top: 10px; text-align: left; text-decoration: none; width: 500px;"><a href="http://www.siirperisi.net/sair.asp?sair=2">A. KADİR BİLGİN</a></u></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-25693387725672728072011-08-25T11:12:00.000-07:002011-08-25T11:12:12.192-07:00Küçülen Toplumlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> <i>Toplumun kalıplarına sığmaya çalışan bireyler, kendilerini küçültürler.Hiç birimizin öz kişiliği, toplumun yüzyıllardır oluşturduğu kişiliğe benzemez.Hepimizin içinde bir yerlerde, farklı olmak ve farklı davranmak isteyen bir benlik vardır.Önemli olan bunu ortaya çıkarabilmektir.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> </i>Toplum farklılıkları kabullenmekte zorlandığından olsa gerek, bu dışlanma korkusuyla kendi öz kişiliğimizi bastırmaya çalışırız.Ama elbette bazılarımız saklanmakta iyi değildir.Mesela bir travesti için pek de iyi şeyler söylenmez.Bu, travesti olmak isteyen bireylerin kendilerini toplum korkusuyla bastırmalarına ve toplumun "dar gelen" kalıbına sığmaya çalışmalarına neden olur.<br />
"İnsanlar, birbirlerinden farklı, eşi olmayan bireyler olmak için yüreklendirilirse, dünya nasıl bir yer olurdu, düşünebiliyor musunuz?<br />
Ama biliyor musunuz, bana öyle geliyor ki, bizim eğitim sistemimizin özü, bütün bireyleri birbirine benzetip aynı kalıba sokmak...Bunu başardığımızda kendimizi çok şanslı sayıyoruz.Her zaman böyle olduğunu görebilirsiniz.Öğretmenler şöyle düşünür: <Benzersizliğiniz beni ilgilendirmiyor.Ben, kendimi size yeterince sunmayı başarıp başarmadığımı öğrenmek istiyorum.Bana öykündüğünüz ölçüde başarılı bir öğretmen olmuşum demektir.> " Leo Buscaglia<br />
Öğretmenler belki de kendi egolarını tatmin ediyorlardır.O öğretmeni eğiten de yine kendisi gibi düşünen bir öğretmendi.İşte böylece toplumdaki farklılıklar ortaya çıkarılmak yerine, bastırılıp herkes aynılaştırılıyor.Öğrencilere nasıl bir birey olunacağı değil, insanı birey yapan şeyin nasıl bastırılacağı öğretiliyor.Bu belki de çağımızın hastalığı.<br />
İçindeki farklılığı keşfedip, korkusuzca bunu ortaya çıkarabilmek bana göre bir erdemdir.Kişiliğini bilmek ve bundan ödün vermemek, aynı zamanda öz saygının ve öz güvenin ne kadar yüksek olduğunu gösterir.<br />
İnsanlar aynılaştığı müddetçe sevmek ve umut etmek de zorlaşacak.Kişi diğerlerinin aynısı olduğunda, onun gibi bir başkasını sevmek zordur.Her ne kadar bir farkı olmasa da...Fakat diğerlerinden farklı bir insanı kaybettiğinde, o insanın benzer kişiliğine sahip birini sevmek kolaylaşır.İnsan onun gibi birinin tekrar karşısına çıkacağını ümit eder.</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-85234360174696082882011-08-24T06:59:00.000-07:002011-08-24T06:59:16.542-07:00Yaşamak ve Korkmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><i> Sevmenin tam tersi nedir?</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Nefret mi?</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> </i>Sevmediğimiz şeylerden nefret ederiz.Ya da nefret ettiğimiz şeyleri sevmediğimizi zannederiz.Düşünsenize gezmeyi seviyorsunuz ve Dünya turuna çıkmak istiyorsunuz.Ama çıkamıyorsunuz.Sizi sevdiğiniz şeyi yapmaktan alıkoyan nedir?<br />
Bir işiniz var ve çalışmak zorundasınız.Belki evlisiniz ve çocuk sahibisiniz.Tüm bunlar sevdiğiniz şeyi yapmayı erteletiyor.Aslında insanlar korktukları için sevdiği şeyleri yapamaz.<br />
<br />
<i> Sevmenin tersi korkmaktır.</i><br />
<i><br />
</i><br />
Düzeni bozmaktan korkarız.Ama bir yandan da hayatın kısa olduğunu biliriz.Yine de yaşamak istediğimiz şeyleri korkularımız yüzünden erteleriz ya da hiç yaşamamayı tercih ederiz.<br />
<br />
<i>Hayatta biraz cesur olmak gerekmez mi?</i><br />
<i><br />
</i></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-23781614948943942402011-08-19T08:30:00.000-07:002011-08-19T08:30:53.093-07:00Akıntı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><span style="color: #333333; display: inline; float: left; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 15px; margin-bottom: 0px; margin-left: 10px; margin-right: 0px; margin-top: 10px; width: 590px;">Üflerim<br />
Şiirin tüm gizini kulaklarına<br />
Havalanır birden aklın<br />
Akşamlar akar dudaklarına<br />
Oturursun ortasına akıntının<br />
Tut ki bir aşklığına çıldırdın.<br />
<br />
Sokul yanıma<br />
Çoğul mudur etin,<br />
Gerçeklerden mi süzüldü<br />
Kolunda duran cinnetin?<br />
<br />
Haydi gel tedirginliğe<br />
Son çağrımdır bu<br />
Çıkarıver tüylerini<br />
Bahar geldi.</span><u style="color: #867b83; display: inline; float: left; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold; line-height: 25px; margin-bottom: 0px; margin-left: 10px; margin-right: 0px; margin-top: 10px; text-align: left; text-decoration: none; width: 500px;"> <a href="http://www.siirperisi.net/sair.asp?sair=2">A. KADİR BİLGİN</a></u></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-34008718482237148592011-08-17T12:44:00.000-07:002011-08-17T12:44:32.727-07:00Çocuk Masumiyeti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> Bir çocuğu parayla kandıramazsınız.O yine ağlar, o topu ister ama, paranızda değildir gözü.Ama büyükler öyle mi? Varsa yoksa para.Para için kalp kırarlar, haram para kazanmanın yollarını ararlar, hatta çalarlar, kandırılırlar...Onlar için Dünya adeta paranın etrafında döner, güneşin değil.Neden insan yaşlandıkça bu çocuk masumiyetini kaybeder? Onun aklına kazanma hırsını yerleştiren nedir? Dünya var olduğundan beri mi böyleydi, yoksa insan kendi mi yarattı bu duyguyu?<br />
İnsan ilk yaratıldığında hayatta kalma güdüsü vardı.Bu yüzden kazanırdı, acıktığında yiyeceği eti.Ancak zamanla ticaret başladı ve insan özünü kaybetti.Artık hiç bir zaman özüne dönemeyecek bu insanoğlu.Çağımızdaki hayatta kalma güdüsü, kazanma hırsı diyebiliriz.Savaşları o kazanmalı, parayı o kazanmalı, o kızı diğer erkeklerden önce o kazanmalı, kırdığı kalpleri o kazanmalı...Peki aslında kaybeden kim?<br />
Bir noktada kaybetmek de hayırlı olandır.Eski sevgilinizi kaybetmemiş olsaydınız, sizi daha mutlu eden bu yeni sevgilinize nasıl aşık olacaktınız? Elbet karanlıkların içinden yeni bir gün doğacak.Elbet bugün kaybetseniz, yarın yine kazanacaksınız.Belki kaybedilen çocuk masumiyeti de bir gün geri alınabilir...</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-18430860810612436162011-08-13T07:36:00.000-07:002011-08-13T07:36:25.135-07:00Aynaya Bakmalı İnsan<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> Çevrenize karşı ne tarz eleştiriler yöneltirsiniz? Yanlışları vurgulayan olumsuz eleştiriler mi; marifeti artıran, iltifata dayalı, olumlu eleştiriler mi? Doğru ve güzel davranışlardan duyduğumuz memnuniyeti karşımızdakine takdir sözlerimizle hissettirmediğimizde, o kişi bu davranışı daha az yapmaya başlar.Takdir ve onay sözlerimizi sunduğumuzda ise bu davranışı sahiplenir ve devam ettirmek ister.<i>Çünkü hepimiz onaylanmak isteriz.Onaylanmadığımız yerde fazla durmayız.</i><br />
Diğer taraftan, bir insanı yeri geldikçe eleştirirseniz, belki de istemediğiniz tutumları bırakmasını sağlayabilirsiniz.Ama zorla istediğiniz gibi bir kişilik yaratamazsınız.Sadece kendinizi istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.Bu değişimde belki çevrenizin de etkisi olacaktır.İşte çevrenizdekiler de değişirken belki sizin etkinizde kalabilir.Bu nedenle karşımızdaki insanın bizi rahatsız eden tutumlarını kırıcı sözler yerine yapıcı bir tavır takınarak kendisine anlatmalıyız.<i>Çünkü tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.</i><br />
Bu arada kendinize de karşınızdaki insanın gözüyle bakmayı ihmal etmeyin.O sizi eleştirirse, siz de onu dinlemelisiniz.Aksi takdirde ilişkiler bir çıkmaza dönüşebiliyor.Bu durum toplumsal yaşamın merkezinde bulunan ailede de kendini en etkili şekilde hissettiriyor.Eşine ve çocuklarına karşı daha olumlu tutum sergileyenler kazançlı çıkıyor.Onları eleştirip kendince "adam etmeye" , "nitelikli insan sınıfına sokmaya" çabalayanların ise eli boş kalıyor.<br />
<i><br />
</i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUm7O2caRljQZhQAAsKqj7Y7Td38B9YcVunsnA0Ets8b4H30z4Wo10wgd_5GFnAj5kUSEthmC1WoRNoAJ92_nQkxgXcUv7G5zIJkWU-H9VQlVTn_tyPkOZhPbcl9KE5K-b5QX6Jr_hB61h/s1600/Mutlu+%25C3%25A7ift.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUm7O2caRljQZhQAAsKqj7Y7Td38B9YcVunsnA0Ets8b4H30z4Wo10wgd_5GFnAj5kUSEthmC1WoRNoAJ92_nQkxgXcUv7G5zIJkWU-H9VQlVTn_tyPkOZhPbcl9KE5K-b5QX6Jr_hB61h/s1600/Mutlu+%25C3%25A7ift.jpg" /></a></div><br />
</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-40687759925097769692011-08-12T04:33:00.000-07:002011-08-12T04:33:49.250-07:00İletişim-sizlik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar.Elbette bazen tartışırız.Tartışma dediğimizde bir çok kişinin ilk aklına gelen kavgadır.Ama burada benim bahsettiğim; bir duyguyu, düşünceyi tartışmak.Tartışırız, birbirimizi dinler ve bir sonuca varırız.<br />
Ancak internet ortamında yapılan tartışmalar(kavgalar dahil) bir iletişim-sizlik mi yaratıyor acaba? Karşınızdaki insan yazarken belki kitaptan okuyarak yazıyordur, kim bilir? Ya da bir arkadaşınızla anlaşamadığınız bir konuda tartışırken(ya da kavga ederken) derdinizi yazarak anlatmaya çalışmak bir işkence değil mi? Yazdığınızda derdinizi ne kadar anlatmış olacaksınız, bu da bir bilmece değil mi? Halbuki yanınızda olsaydı birbirinizi gerçekten dinleyerek, gerçekten anlaşabilirdiniz.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2-8qigjl3akbN5nZRMgBsQ0TYPyk1aNp3vZRFEUxW5aQGIbxVuJpgX6UIeXMYIx_6p6p-WmbCguYmvvf_DJcrk_MUM02xfSlv3Z_u7leQXX83huXHHC71uKizxlyTNiujYbOHEFV2Xc1J/s1600/%25C4%25B0leti%25C5%259Fimsizlik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2-8qigjl3akbN5nZRMgBsQ0TYPyk1aNp3vZRFEUxW5aQGIbxVuJpgX6UIeXMYIx_6p6p-WmbCguYmvvf_DJcrk_MUM02xfSlv3Z_u7leQXX83huXHHC71uKizxlyTNiujYbOHEFV2Xc1J/s1600/%25C4%25B0leti%25C5%259Fimsizlik.jpg" /></a></div> Şimdi sorgulayalım: İnternet bir iletişim aracı mı, yoksa bir iletişimsizlik aracı mı?</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-71144912564387709072011-08-12T02:58:00.000-07:002011-08-12T02:58:29.711-07:00Yazmak ve Anlaşmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> Bilgi çağında yaşıyoruz artık."Akıllı" telefonlarımız, elektrik enerjisiyle çalışan otomobillerimiz, hatta akıllı evlerimiz var.Tüm bunları bir bilim-kurgu filminde görmüş olsaydım belki beni heyecanlandırabilirdi.<br />
Zamanımızda her şey hızlı gelişiyor.Metrolarımız sayesinde gideceğimiz yere hızlı bir şekilde varıyoruz.Fast-food restoranlarımız var, hızlı bir şekilde yemek yiyoruz.Haberleri internetten hızlı bir şekilde takip ediyoruz.Artık kimse gazete kokusunu özlemiyor.Bir tiyatrolarımız vardı tadını koruyan, onlar da artık televizyondan izlenebiliyor.<br />
İlişkilere çok hızlı bir şekilde başlıyoruz.Hızlı bir şekilde tanışıyoruz ya da tanıştığımızı sanıyoruz.Hızlı bir şekilde aramız bozuluyor ve birbirimizi hemen unutuyoruz.Ne de olsa internete girip bir çok insanla sohbet edebilir, tanımadığınız insanlarla arkadaşlık kurabiliriz.Ama yolda komşumuzu görsek, dönüp selam vermeyiz.<br />
Okulda hoşlandığınız biri olursa hemen "Facebook'dan" ekler, "Twitter'dan" takibe başlarsınız.Ama yanına gidip onunla konuşma cesaretini gösteremezsiniz.Bunun yerine internet üzerinden "konuşursunuz".Sonunda ne olacak, biliyor musunuz? Hiç bir heyecan duymadan "konuşacaksınız", bir yerde buluşacaksınız.Belki o zaman da heyecan duymayacaksınız.Yüz yüze konuşarak kolayca çözebileceğiniz sorunlarınızı, internetten "konuşarak" arap saçına çevireceksiniz.Belki ayrılacaksınız.Bir gün -eğer hala birbirinizi engellememişseniz- "Msn'den konuşurken" size geri dönmek isteyecek.Diyeceksiniz ki; "İnternetten 'bulduğum' yeni bir sevgilim var." ya da geri dönseniz bile sarılıp o özlediğiniz kokusunu içinize çekemeyeceksiniz.<br />
Sanal ortamda karşımızdaki insanın gerçekliğinden nasıl emin olabiliriz? Yazıyor, fakat mimiklerini görmüyoruz.Konuşmuş mu oluyoruz yani? Kendimizi kandırmayalım.Yazışarak duygu ve düşüncelerimizi ne kadar ifade edebiliriz?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUUaQ0GE9KKxaq8p9NpVB-ziLqZDEa9QH-vcOnZO6kMorSCmyOu3NlC7szKKUWNRsirqo3ik0cHJtMbGbHOc_Dy_zg48ydYm-FK6PSX7cAupPWRjlwUf_aP9MUXqu_L29JF5rSXboixOZ0/s1600/Mektup.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUUaQ0GE9KKxaq8p9NpVB-ziLqZDEa9QH-vcOnZO6kMorSCmyOu3NlC7szKKUWNRsirqo3ik0cHJtMbGbHOc_Dy_zg48ydYm-FK6PSX7cAupPWRjlwUf_aP9MUXqu_L29JF5rSXboixOZ0/s1600/Mektup.jpg" /></a></div> Hız çağında yaşıyoruz.İlk başta hayatlarımız çok daha kolaylaşmış görünebilir, hatta sizi heyecanlandırabilir.Ama hiç bir e-posta, günlerce sevgiliden beklenen mektubun tadını veremez.</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-53657820937401422672011-08-10T13:10:00.000-07:002011-08-10T13:10:06.657-07:00Bir Perdelik Oyun<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> <i> "Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,</i><br />
<i> insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer."</i><br />
<i> </i><br />
<i> Can Yücel</i><br />
<br />
<br />
<i> </i>"Hiç sevmedim seni.Belki sen de beni sevdiğini söylerken sevmiyordun aslında."<br />
<br />
Uzun ilişkilerin ayrılık cümleleri böyle başlıyor artık..."Neden?" sorusu geliyor aklıma.İnsanlar neden bu kadar saf bir duyguyu böyle yalancı çıkartır oldular?<br />
<br />
Birbirimizi gerçekten tanıyabilseydik severdik belki de...Ama öyle bir maske takmışız ki yüzümüze...O maskenin altında öyle gizlenmiş ki ruhumuz.Yalandan tanıtır olduk kendimizi.Gerçek yüzümüzü gösteremiyoruz artık.Bu insanlara karşı oluşan bir güvensizlik mi içimizde? Rengimizi değiştirerek saklanıyor muyuz yoksa?<br />
<br />
Maskelerimizi çıkartamadığımız sürece hissettiğimiz duyguların gerçekliğinden nasıl emin olabiliriz.Sonuçta karşımızdaki insan gerçek yüzümüzü değil, maskemizi sevdi, maskemizden nefret etti ya da her ne hissettiyse maskemize hissetti.<br />
<br />
Yalandan sözlerle ifade ediyoruz, yalan duygularımızı...Sahte kelimelerle mısra mısra dizdik sahte hislerimizi.Öyle de bir inandık ki gerçekliğine.<br />
<br />
Daha da kötü olanı insanlar artık gerçekten aşık olamıyor.Belki istisnalar vardır...Umarım vardır.Ama onun dışındakiler bir perdelik oyun olmuş hayat sahnesinde...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWGO0jL4hmfofihlpg4aE58R239LPtS5Uw6lPqMDGJAldI-oi09Rcvksw6Zz1u5Fivl8Gzn-slir_i8CarWPrEJQKSolAOie-1-nFTrSfQrYwl15sUV4xEFbYMOvIElNvnP6oAbdOnl5bh/s1600/yaln%25C4%25B1zl%25C4%25B1k+6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWGO0jL4hmfofihlpg4aE58R239LPtS5Uw6lPqMDGJAldI-oi09Rcvksw6Zz1u5Fivl8Gzn-slir_i8CarWPrEJQKSolAOie-1-nFTrSfQrYwl15sUV4xEFbYMOvIElNvnP6oAbdOnl5bh/s1600/yaln%25C4%25B1zl%25C4%25B1k+6.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div dir="rtl" style="text-align: right;"><i><br />
</i></div></div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5270669158152230460.post-76712384257502400552011-08-09T06:50:00.000-07:002011-08-09T06:50:58.605-07:00Özgüvensizlik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> İnsanlar, karşılarındaki insanın düşüncelerini, hareketlerini -ikna etme yoluyla- nasıl etkileyeceklerini bilemediklerinde, hakaretler ve diğer seviyesiz hareketlerle saygısızlığa varan davranışlar sergilerler.<br />
Bunun özsaygı eksikliğinden kaynaklandığı apaçık ortadadır.Çünkü küçüklüğümüzden beri, başkalarının bize nasıl davranmasını istiyorsak bizim de onlara öyle davranmamız gerektiği öğretildi.Yani eğer karşınızdaki insan size hakaret ediyorsa, sizin de ona hakaret etmeniz pek de dokunmayacaktır.Çünkü zaten kendi kendisine saygısı olmayan bir insanla konuşuyorsunuz.<br />
Tüm bunların altında yatan neden ise özgüven eksikliğidir. <br />
<i>İnsanlar karşılarındaki insanın davranışlarını etkileme gücünü kendilerinde bulamadıklarında saygısızlığa başlarlar.</i><br />
Ama özsaygısı olan bir insan, muhtemelen saygısızlık etmeyecektir.Özsaygısı olan bir insan, kendisine yapılan hakareti de kabullenemez.Bu yüzden başkalarına da hakaret etmez.Çünkü küçüklüğümüzden itibaren bize öğretilen şey; "başkalarının sana nasıl davranmasını istiyorsan sen de onlara öyle davran" kuralıydı.</div>Seda Avcıhttp://www.blogger.com/profile/04732899915257494065noreply@blogger.com0