21.3.13

Kişisel Yargıların Toplumsal Etkileri

     İnsanlar birbirlerine bakar bakmaz mutlaka içlerinde o insana dair bir yargı oluştururlar.Bu kanser hücresi; ön yargıdır.Bu olumlu ya da olumsuz olabilir.Bunları toplumda gelişen düşünceler belirler.Örnek vermek gerekirse; zengin adamların eşlerini aldattığı konusunda toplumda gelişmiş bir düşünce vardır.Bu düşünce birinin zengin bir adamı güzel bir kadın gördüğünde, adamın eşini aldattığını düşünmesine neden olabilir.

   "Bu kanser hücresi, ön yargıdır."

     Belli bir amaç için bir araya gelen bir toplulukta da insanlar daha tanışmadan dış görünüşlerine bakarak belli düşünceler oluştururlar kafalarında.En çok topluluk lideri hedef tahtası olur.Çünkü hemen hemen herkes onun hakkında bir şeyler düşünüyordur mutlaka...Halbuki hiç bir topluluk üyesinin lideri yargılamaya gerek yoktur.Ne ön-ce ne de sonra.Çünkü o topluluktaki diğer üyelerden daha bilgili ve deneyimli olmasaydı lider olmazdı.En azından bu bilgi ve deneyim saygıyı hak ediyor.Lider ya da topluluktaki bir üye, oraya gelerek kendi zamanının bir kısmını insanlar için harcıyor.Kimse kimse için zamanını harcamak zorunda olmadığına göre, bu önden yargılanmayı hak etmiyor demektir.Burada saygı duymak ve ön yargılı düşünmemek bir görgü kuralı ve kişilik meselesi değil, kuraldır.Çünkü; topluluktaki her bir birey hem kendi gelişimi hem de diğer bireylerin gelişimi için oradadır.Birbirine destek söz konusudur.Kimse kimseyi desteklemek zorunda olmadığına göre birbirine saygılı davranmak bir kuraldır.
     Böyle bir kural edinmemek, toplumdaki kişilerin bağını zayıflatır.Toplumdaki bireyleri birbirinden uzaklaştırır.Örneğin; kapalı bir kız, açık olan kızlarla konuşmuyor olabilir.Burada toplumun bütünlüğü bozulduğu için toplum, toplum olmaktan çıkar.Birbirinden iletişimi kopmuş sınıflara ayrılır.

   "Toplumun bütünlüğü bozulduğu için toplum, toplum olmaktan çıkar."

     Bu kural iki arkadaş, sevgili ve evliler için de geçerlidir.Birbirlerinin vaktini alan bu insanlar, birbirlerine saygı duymak ve yargılamamak zorundadırlar.Kimse kimsenin saygısız ve boş düşüncelerine katlanmak zorunda değildir.

         "Ön yargı; boş düşüncedir."

     Ön yargılı düşünmeye "boş düşünmek" diyorum çünkü; bu düşünce ne bir şeyi değiştirebilir ne de herhangi bir şekilde fayda sağlayabilir.Boş düşünme biçimleri de boş konuşmak gibi vakit öldüren bir hastalıktan başka bir şey değildir.

9.8.12

Özgürlüğe Doğru Kölelik

   İnsanoğlu özgürlüğün ne olup ne olmadığını uzun zaman önce unuttu.Ünlü efsanemize göre esaretin zincirlerini kıran ilk insan Havva, düzen bozan olarak mimlendi ve ceza aldı.O gün bugündür özgürlüğe ulaşmaya çekindik, ulaşmak istemedik bile.Çünkü özgürlüğün bir bedeli vardı.Bu bedeli ödeyecek yürek ise, hiçbirimizde yoktu.

    "İnsanlar kendilerinden farklı düşüneni aralarında barındırmak istemez."

   Gerçekte ise, özgürlük bir yalandır.Bazı kimselerin insanları kendi saflarına çekmek için uydurdukları bir yalan.Savaşlar neden kazanılmalıdır? Özgürlük için.Ama aslından sorulması gereken şu: Savaşlar ya da diğer anlaşmazlıklar neden çıkar? Birilerinin özgürlüğünü almak için.Savaş meydanlarındaki bir avuç kandırılmış insan, başkanları rahat koltuğunda otururken, birbirlerinin özgürlüğünü almaya çalışırlar.Aslında bu kendi istedikleri değil, onlara yaptırılan şeydir.Özgür olacaklarını sanırken, büyük güçlerin kölesi olmuşlardır.

   Kölesi olduğunuz güçler, sizin dini inancınızdan okuduğunuz yazarlara kadar her şeyinizi etkiler ve yönetir.Siz bunların kendi seçimleriniz olduğunu sanırken, köle olduğunuzu fark etmezsiniz.Görmenizin "yasak olduğu" şeyler, demirlerin arkasındadır.Yeni şeyler keşfetmeniz engellenir, çünkü eğer keşfederseniz düşünceniz değişebilir.Düşünceniz değişirse, büyük güçler kaybeder.

 "Kim olursanız olun, eninde sonunda bir fikrin, bir inancın, bir devletin ve hatta kendinizin kölesi olacaksınız."

   Egosunun kölesi olan büyük güçlerin egemenliğinden çıksanız bile, özgürlüğe ulaşma fikrinin kölesi olursunuz.Özgürlük fikrinin kölesi olmak, özgürlüğe ulaşma yolundaki belki de en güzel engeldir.En sadık köleler, özgürlüğün kölesidirler.

1.8.12

Sevmek

   Küçük bir çocuk herkese gülümseyebilir, herkese rahatça dokunabilir.Çünkü içinden geldiği gibi davranır.Sevmek, içinden geldiği gibi davranmak, yapmacıksız olmaktır.
   Bir yetişkin olurken edindiğimiz korku, kin, intikam gibi duygular sevgimizi kirletir.Küçükken hep korku duygusu yaşatılmak istenir.Korku beslememiz sağlanan kişilere ve şeylere içimizden geldiği gibi davranamayız ve onlara kin besleriz, içten bir saygı duymayız.Bize zarar verdiklerinde intikam almak isteriz.Bu duygular, bizi kendimiz olmaktan uzaklaştırır.Bundan sonra, ne zaman birine sevgiyle baksak, korkmaya başlarız.
   Korkmayı bırakıp sevmeyi başarabilseydik eğer, karşımızdaki insanla özdeşleşebilir, onun duygu ve düşüncelerini hissedebilirdik.Saygımız, sevgimizden ileri gelirdi.